İbraniler Bölüm 10
“Çünkü tek bir sunu ile kutsal kılınanları sonsuza dek eksiksiz kılmıştır.”

Özet

Musa’ya verilen Yasa’ya göre sunulan kurbanların her yıl tekrar sunulması, bu kurbanların yetersizliğinin bir kanıtıdır. İnsanların günahları için, Tanrı’yı hoşnut edecek bir kurban sağlansın diye, ebedi Tanrı Oğlu’na bir beden hazırlandı. O’nun bedeninin sunulmasıyla, O’na iman edenler kutsal kılınmıştır. Yasa’ya göre kâhinlik görevini yapanlar, aynı kurbanları tekrar tekrar sunmakta oldukları için, sürekli ayakta kaldılar. Oysa İsa Mesih, kendisini bir kez yeterli bir kurban olarak sunduktan sonra, Tanrı’nın sağına oturdu. Mesih’in sağladığı kurtuluş sayesinde Tanrı, halkının günahlarını bir daha anımsamayacak. Mesih’e iman edenlerin günahları bağışlandığından dolayı, günah için başka bir kurban sunulmaz. Mesih, Tanrı’nın huzuruna güvenle girebilmemiz için bize bir yol açtı. Mesih’e iman edenler olarak bizlerin, ait olduğumuz Tanrı’nın evi üzerine büyük bir Kâhinimiz var. Bu gerçekler sayesinde tam imanla Tanrı’ya yaklaşmalıyız. Mesih hakkındaki Müjde sözünü benimsemiş olan bir kişi, tekrar kurban sunarak kalıcı olarak Yasa antlaşmasına dönerse, Mesih’i reddetmiş olur. Mesih’e olan gerçek imana sahip olmamış bu kişinin yargısı korkunç olur. Kitabın okurları, imanlarından dolayı çok zulüm görmüşlerdi. Zorluklara rağmen imanla devam etmeleri gerekiyor. Gerçek imanlılar, çekinme duruşunda kalmazlar. Aksine, iman edip kurtuluşa kavuşurlar.

1Yasa’da gelmek üzere olan iyi şeylerin asıllarının tam sureti değil, gölgesi vardı. Bu yüzden, kâhinler, daimi olarak her yıl sunmakta oldukları aynı kurbanlarla, hiçbir zaman Tanrı’ya yaklaşanları eksiksiz kılamazlar. 2Yoksa, bir kez günahlarından arınmış olan ibadet edenlerin, günahlarıyla ilgili vicdanî algıları kalmayacağından, bu kurbanların sunulması sona ermez miydi? 3Aksine her yıl bu kurbanlarda günahların anımsanması var. 4Çünkü boğaların ve tekelerin kanının, günahları ortadan kaldırması imkânsızdır.

Ayet 9:11’de kitabın yazarı, “Mesih, gelmek üzere olan iyi şeylerin Başkâhini olarak ortaya çıktı” yazdı. Yeni bölümün ilk ayetinde yazar, bu söze dönerek, “Yasa’nın, gelmek üzere olan iyi şeylerin asıllarının tam sureti değil, onların gölgesi vardı.” dedi. Yasa antlaşması, gelecek iyi şeyleri sadece resmediyordu.

Musa’ya verilen Yasa’ya göre, her sene Kefaret gününde (Levililer 16) bir boğanın ve bir tekenin kanı sunuldu. Ancak Tanrı’ya yaklaşanlar, bu kurbanlar aracılığıyla eksiksiz kılınamadılar. Çünkü boğalar ve tekelerin kanının bir insanın günahlarını ortadan kaldırması imkânsızdır. Sonuç olarak Kefaret Gününde, İsraillilerin günahları vicdanlarından silinmiyordu. Aksine, her sene İsrailliler, bu kurbanların sunulmasıyla günahlarını tekrar anımsama konuma getirildiler. Bu kurbanlar, bir insanın vicdanını temizlemek için etkili olsalardı, bir sonraki yıl başka kurbanlara gerek kalmazdı. Bellidir ki yazar, ibadet edenlerin henüz işlemedikleri günahlarını kapsayan bir arınmadan bahsetmektedir.

Bugün Mesih’e iman edenler, O’nun kanının sağladığı Yeni Antlaşma sayesinde, kiliselerde Rab’bin sofrasına geldikleri zaman, vicdanlarından arındırılamayan günahlarını anımsayarak değil, vicdanlarını kanıyla arındırmış olan Mesih’in Kendisini anımsayarak geliyorlar. Bugün kurban getirmiyoruz; çünkü Mesih’in kanı, günahlarımızı ortadan kaldırmak için etkiliydi.

5Bu yüzden Mesih, dünyaya geldiği zaman şöyle dedi, “Kurban ve sunu istemedin ama bana beden hazırladın. 6Yakmalık sunu ve günah için sunulardan hoşnut olmadın. 7Sonra şöyle dedim, ‘İşte, geldim (kitabın tomarında hakkımda yazılmıştır), ey Tanrı, Senin isteğini yapmak için.’”

Bu ayetlerde Mesih’in, dünyaya gelirken Babasına söylediği sözlere şahit oluyoruz.

Bu ayetlerde bulunan alıntı, Mezmur 40:6-8’den geldi. Bu mezmurun 6. ayeti şöyle diyor: “Kurbandan, sunudan hoşnut olmadın, ama kulaklarımı açtın” (Kutsal Kitap). Bu ayette bulunan “açtın” sözcüğünün İbranicesi (כרה ) “hazırladın” olarak de çevrilebilir (bkz. 2. Krallar 6:23; Kutsal Kitap: “verdi”). Bu mezmurda Davut, “kulaklarımı açtın” veya “kulaklarımı hazırladın” derken Samuel’in Saul’a söylediği sözü düşünmekte olabilir: “RAB kendi sözünün dinlenmesinden hoşlandığı kadar yakmalık sunulardan, kurbanlardan hoşlanır mı? İşte söz dinlemek kurbandan, sözü önemsemek de koçların yağlarından daha iyidir” (1. Samuel 15:22, Kutsal Kitap). Mezmur’da seslenen kişi için söz dinleyen kulaklar hazırlandı. Ancak İbraniler kitabının bu bölümünde bulunan alıntı, “bana beden hazırladın” diyor. Kutsal Ruh’un bu çeviriyi seçmesi anlamlıdır. Yakmalık sunu olsun günah sunusu olsun, Yasa’ya göre sunulan kurbanlar, Tanrı’yı hoşnut etmedi. Çünkü bu kurbanlar, insanların işlemiş oldukları günahlara karşılık olarak Tanrı’nın adaletini sağlayamadılar. Bu yüzden Tanrı, kurban ve sunu istemedi. Fakat Rab İsa, Tanrı’nın isteğini yapmak için geldi. Babasının adaletini sağlaması için Babası O’na beden hazırladı. Mesih, günahlarımızı çarmıhta bedeninde yüklendi (1. Petrus 2:24). Babasının kendisine hazırladığı bedeni sunmakla Mesih, söz dinleyen kulaklara sahip olduğunu gösterdi. Babasına itaat etti.

Ayet 7’de bahsedilen tomarda, Mesih hakkında yazılar var. Bu tomar, eski antlaşma yazıları (örneğin Yaratılış 3:15), Vahiy 5’te Mesih’e verilen tomar veya Tanrı’nın planlarını içeren ruhsal bir kitap olabilir (bkz. Mezmur 139:16).

8Yukarıda, “kurban ve sunu, yakmalık sunu ve günah için sunuları” (bu sunular Yasa’ya göre sunuluyorlar) “hem istemedin hem de onlardan hoşnut kalmadın.” derken, 9sonrasında “İşte geldim, ey Tanrı, Senin isteğini yapmak için.” demiştir. İkincisini kurmak için birincisini kaldırıyor. 10İsa Mesih’in bedeninin tek bir kez sunulmasıyla, Tanrı’nın bu isteği uyarınca kutsal kılındık.

Ayet 5-6’da bulunan “kurban,” “sunu,” “yakmalık sunu” ve “günah için sunuların” dördü de ayet 8’de sırayla tekrar ediliyor. Ayet 5-6’da bulunan her iki fiil de, bu dört nesne ile ilgili olarak tekrarlanıyor: “istemedin” ve “onlardan hoşnut olmadın.” Sonra İbraniler yazarı, “bu sunular Yasa’ya göre sunuluyorlar” diyor. İbraniler yazarı, Tanrı’nın, Yasa’ya göre getirilen bu sunuları istemediğini ve onlardan hoşnut olmadığını, Yahudi okurlarına vurgulamak istiyor.

Tanrı, Yasa’nın emrettiği kurbanları istemedi. Bu kurbanlar, Mesih’in kurban olma hizmetini önceden resmediyordu. Mesih, Tanrı’nın adaletinin gerektirdiği sunuyu gerçekleştirmek için geldi. Mesih, Kendisi için hazırlanmış bedeni kurban olarak sunmakla, Tanrı’nın isteğini yaptı. Mesih, Tanrı’nın istediği ikinci düzeni kurmak için, Tanrı’nın hoşnut olmadığı birinci düzeni yürürlükten kaldırdı (ayrıca bkz. 7:12,18; 8:13).

Mesih’e iman edenler, Tanrı’nın bu şekilde sağlamış olan isteği çerçevesinde, kutsal kılınmışlardır. Mesih’in bedeninin bir kez sunulmasıyla kabul bulduk. Tanrı’nın isteği buydu.

11Bir yandan her kâhin her gün hizmet ederek, günahları hiçbir zaman ortadan kaldıramayan aynı kurbanları sunmakta olup ayaktadır. 12Fakat diğer yandan İsa Mesih, günahlar için ebediyen geçerli tek bir kurban sunduktan sonra Tanrı’nın sağına oturdu. 13Artık Mesih, düşmanları Kendi ayakları altına iskemle olarak konuluncaya değin beklemektedir. 14Çünkü tek bir sunu ile kutsal kılınanları sonsuza dek eksiksiz kılmıştır.

Bu ayetlerde İbraniler yazarı, Levi kâhinliğinde görevli olan kâhinlerin hizmeti ile Mesih’in kâhinlik hizmeti arasındaki harika bir farkı söylüyor. Levi kâhinliğinde görevli olan “her kâhin her gün hizmet ederek … ayaktadır.” Bu kâhinler her gün aynı kurbanları sunuyorlardı. Çünkü sundukları kurbanlar insanların günahlarını ortadan kaldıramadı. Fakat Mesih, Tanrı’nın günahlara karşı adil yargısını kendi üzerine alan tek bir kurban sunduktan sonra “Tanrı’nın sağına oturdu.” Mesih, kurban olma ve kurban sunma hizmetini kalıcı olarak tamamladı. Bu söz, bizi tekrar kitabın başına götürüyor: Mesih, “günahlarımızın arınmasını sağladıktan sonra Azametin sağında, yükseklerde oturdu” (1:3).

10:13 ayetinin “Artık Mesih, düşmanları Kendi ayakları altına iskemle olarak konuluncaya değin beklemektedir” sözü de bizi kitabın birinci bölümüne götürüyor: “Ama meleklerin hangisine herhangi bir zamanda ‘Ben düşmanlarını ayaklarına iskemle olarak koyana dek sağımda otur’ demiştir?” (1:13). Ebedi Tanrı Oğlu İsa Mesih, bugün Tanrı’nın sağında oturmaktadır. Kurban olma hizmetini tamamlamıştır. Baba’ya uygun olan zamanda Mesih, Kral olarak bu dünyaya dönecek.

İlginçtir ki Romalılar kitabında 15 kez kullanılan “aklamak” fiili, İbraniler kitabında hiç bulunmuyor. İbraniler yazarı, bu kavramı farklı şekilde ifade etti. Örneğin 10:1 ile 10:14 ayetlerinde kullanılan “eksiksiz kılmak” fiili, aklanmayı ifade ediyor çünkü eksiksiz kılınmış bir kişi, kalıcı olarak her suçtan temizlenmiştir. Ayrıca 10:10 ayetinde kullanılan “kutsal kılındık” ve 10:14’te “kutsal kılınanlar” sözleri aynı gerçeği ifade ediyor. Aklanma kavramı, bir sonraki bölümde yine başka bir şekilde ifade edildi: “Nuh,…imana dayanan doğruluğa mirasçı oldu” (11:7).

15-16 Kutsal Ruh da bize tanıklık ediyor. Şöyle ki önce, “‘O günlerden sonra onlarla yapacağım antlaşma şudur:’ diyor Rab. ‘Yasalarımı onların yüreğine koyarak onların zihnine yazacağım.’” diyor. Sonra da, 17“‘Onların günahlarını ve kanun tanımazlıklarını bir daha asla anımsamayacağım.’” 18Bunların bağışlanması varsa, bundan böyle günahla ilgili bir sunu yoktur.

İbraniler yazarı, 8:8-12’de bulunan alıntıyı tekrar kullanıyor. Ancak şimdi sadece Yeni Antlaşma’nın vaatlerinin özü olan 8:10 ayetinin ilk kısmını ve antlaşmanın temeli olan 8:12 ayetinin son kısmını kullanıyor. Bu alıntı seçimiyle yazar, Tanrı’nın “‘Onların günahlarını ve kanun tanımazlıklarını bir daha asla anımsamayacağım’” vaadini vurguluyor. Sonra yazar, kısa bir cümle ile, bütün kitabın argümanını önemli bir sonuca getiriyor: “Bunların bağışlanması varsa, bundan böyle günahla ilgili bir sunu yoktur.”

18. ayetin önemini düşünmek için bu bölümün konu gelişimini kısaca inceleyelim:

(a) Kurban edilen bir hayvanın kanı, günahları ortadan kaldıramaz (1-4).

(b) Mesih, Tanrı’yı hoşnut edecek bir kurban olarak sunulmak için geldi (5-10).

(c) Mesih, kendisini kurban olarak sunmak yoluyla, kendisine iman edenleri sonsuza dek eksiksiz kılmıştır (11-14).

Argümanının zirvesi olan 18. ayete ulaşmak için yazar, Kutsal Ruh’un tanıklığına (ayet 15) dikkat çekiyor: “‘Onların günahlarını ve kanun tanımazlıklarını bir daha asla anımsamayacağım.’” Bu gerçeğin mantıklı sonucu, son okuduğumuz ayettedir: “Bunların bağışlanması varsa, bundan böyle günahla ilgili bir sunu yoktur.”

Peki, neden “bundan böyle günahla ilgili bir sunu yoktur” gerçeği böylece vurgulandı? Kitap boyunca, yazar, okurlarının aklanma yolu olarak Yasa’ya güvenmeye dönmemelerine karşı uyarılar verdi. Kitabın 6. bölümündeki uyarılar, Mesih’e iman beyanında bulunmuş olan Yahudilerin kurban sunma eylemlerine karşı verilmiş olabilir. Yani bu konu, kitabın okurları için kritik önem taşıyordu. Bizim bu yazar/okurlar çerçevesinin farkında olmamız, bu bölümde devam eden çalışmamızda faydalı olacak.

18. ayet, Mesih’in ölümünün, bizim henüz işlemediğimiz günahlar için de geçerli ve yeterli bir kefaret sağladığını, açık şekilde belli ediyor.

18. ayet, İbraniler kitabının dönüm noktasıdır. Bu ayetten önce, yoğun bir öğreti anlatımı gerçekleştirildi. Bu ayetten sonra bu öğretinin uygulaması vurgulanacak.

19Böylece kardeşler, İsa’nın kanıyla en kutsal yere girmek için güvenimiz var. 20İsa bu girişi, perdeden, yani Kendi bedeninden geçen taze ve diri bir yol olarak bizim için kutsadı. 21Ayrıca Tanrı’nın evi üzerine büyük bir kâhinimiz var. 22Bunlara sahip olduğumuza göre, yüreklerimizi kötü vicdandan serpmişa ve bedenimizi temiz suyla yıkamış olarak, tam iman güvencesinde, samimi bir yürekle Tanrı’ya yaklaşalım. 23Sarsılmadan bu umudun ikrarını sıkı tutalım. Çünkü vadetmiş olan Tanrımız güvenilirdir. 24-25Biz, bazılarının alıştığı gibi, toplanmayı bırakmayıp, aksine o günün yaklaşmakta olduğunu gördüğünüz ölçüde, fazlasıyla birbirimizi teşvik ederek, sevgiye ve iyi işlere özendirmek amacıyla birbirimizi düşünelim.

a“serpmiş” : bkz. İbraniler 9:19-28

Bu ayetlerde İbraniler yazarı, bizim sahip olduğumuz iki berekete dikkat çekerek üç öğüt sözü veriyor. Bu bereketlerin birincisi, İsa’nın kanı sayesinde en kutsal yere güvenle girebilmemizdir (ayet 19). İkincisi, Tanrı’nın evi olarak, bizim üzerimizde büyük bir Kâhinimizin olmasıdır (ayet 21). Sahip olduğumuz bu iki berekete göre verilen üç öğüt sözü şunlardır: “Tanrı’ya yaklaşalım” (ayet 22), “Sarsılmadan bu umudun ikrarını sıkı tutalım” (ayet 23) ve “sevgiye ve iyi işlere özendirmek amacıyla birbirimizi düşünelim” (ayetler 24-25).

En kutsal yere girmemiz için İsa’nın kutsadığı yol, hem taze hem de diridir. İsa’nın kutsadığı yol, eski antlaşmanın kurbanlarıyla değil, kendi kanıyla açılmış olduğundan, tazedir. Bu yol, taze olmakla beraber, diri bir yoldur. Çünkü kendisini kurban olarak sunmuş olan İsa Mesih, ölümden dirilmiştir.

Buluşma çadırında, en kutsal yeri ayıran perde, İsa’nın fiziksel bedenini simgeliyordu. İsa’nın öldüğü anda bu perde yukarıdan aşağıya yırtıldı ve en kutsal yere yol açıldı (Matta 27:51). Tanrı’nın huzuruna girebilmemiz, İsa’nın bedeninin perde gibi yırtılmasını gerektirdi.

“… yüreklerimizi kötü vicdandan serpmiş ve bedenimizi temiz suyla yıkamış olarak, tam iman güvencesinde, samimi bir yürekle Tanrı’ya yaklaşalım” sözlerinin anlamı nedir? Yüreklerimizi kötü vicdandan nasıl ve neyle serpebiliriz? “Serpmek” sözünü kullanmakla İbraniler yazarı, 9:19-21 ayetleriyle bağlantı kuruyor. Yasa antlaşmasının yürürlüğe girmesi için Musa, tüm halkın üzerine danaların ve tekelerin kanını serpti. Bununla paralel olarak, bir kişinin Yeni Antlaşma’ya paydaş olmasının ön koşulu, yüreğine Mesih’in kanının serpilmesidir. Bu, fiziksel bir eylem değildir; ruhsaldır. Bir kişi İsa Mesih’e iman ettiği anda Mesih’in kurban kanı ruhsal olarak o kişinin yüreğine serpiliyor (bkz. 1. Petrus 1:1-2, eski çeviri). Yani, Yeni Antlaşma’yı yürürlüğe alan Mesih’in kanı, iman eden kişiyi Yeni Antlaşma’ya ve antlaşmanın bereketlerine bağlayıp bu kişinin yüreğini kötü vicdandan temizliyor.

Tanrı’ya yaklaşmak isteyen her bireyin yüreğinin İsa’nın kanıyla temizlenmiş olması, şarttır. Bunun için “yürekler” kelimesi çoğuldur. Neden “beden” kelimesi tekildir? Bu kelime, her imanlının fiziksel bedeninden değil, toplu olarak Tanrı’nın halkının ruhsal bedeninden bahsediyor (kullanılan fiiller de toplu hitap şeklindedir: “yaklaşalım,” “sıkı tutalım,” “düşünelim”). “Bedenimizi temiz suyla yıkamış olarak” derken yazar, fiziksel bir yıkama veya kilise vaftizinden bahsetmiyor. Önceki bölümde yazar, fiziksel veya ritüel bir temizliğin yetersiz olduğunu anlatmıştı (9:9-10,13-14). Ayrıca bedenimizin “temiz su” ile yıkanması gerekiyorsa, hangi su yeterince temiz olabilir?

Bu sorunun cevabını bulmak için Hezekiel peygamberin sözlerini okuyalım:

“Üzerinize temiz su dökeceğim, arınacaksınız. Sizi bütün kirliliklerinizden ve putlarınızdan arındıracağım. Size yeni bir yürek verecek, içinize yeni bir ruh koyacağım. İçinizdeki taştan yüreği çıkaracak, size etten bir yürek vereceğim” (Hezekiel 36:25-26, Kutsal Kitap).

Hezekiel’in sözleri, Yeni Antlaşma'nın vaatleridir. Hezekiel’in bahsettiği “temiz su,” fiziksel su değildir. Bahsettiği arınma, ruhsaldır. Efesliler 5:26 ayeti şöyle diyor: Mesih, Tanrı’nın sözü vasıtasıyla gerçekleşen suyla yıkama yoluyla kiliseyi temizledi. Mesih, ruhsal bedenini (kiliseyi) Tanrı sözüyle yıkadı. Hezekiel’in öngördüğü gibi, Tanrı’nın sözü, Mesih’in yürürlüğe koyduğu Yeni Antlaşma sayesinde, Tanrı’nın halkının yüreğine yazılmıştır (8:10). Tanrı’nın bütün halkına verilmiş olan bu yürek itaati, O’nun halkının en kutsal yere girmesine imkân veriyor.

Yazar, “o günün yaklaşmakta olduğunu gördüğünüz ölçüde fazlasıyla birbirimizi teşvik ederek, sevgiye ve iyi işlere özendirmek amacıyla birbirimizi düşünelim.” derken (ayet 24-25), hangi günden bahsediyordu? Önceki bölümün sonunda yazar, “Mesih…kurtuluş için O’nu özlemle bekleyenlere, günahsız olarak ikinci kez görünecek.” dedi (9:28). “O gün,” Mesih’in döneceği gündür. O gün yaklaşıyor.

26Çünkü biz, gerçeğin bilgisine sahip olduktan sonra, rızayla günah işliyorsak, bundan böyle günahlarla ilgili bir kurban kalmaz. 27Aksine, yargıya ve karşı duranları yiyip bitirmek üzere olan ateşin hararetine dair korkunç bir bekleyiş kalır. 28Musa’nın Yasası’nı reddetmiş olan bir kişi, iki veya üç tanığın sözü üzere merhamet edilmeksizin ölür. 29Tanrı’nın Oğlu’nu ayaklar altında çiğnemiş, aracılığıyla kutsal kılındığı antlaşmanın kanını bayağı saymış ve Lütuf Ruhu’nu hor görmüş bir kişi, sizce bundan ne kadar daha kötü bir cezaya layık görülecektir? 30Çünkü “Öç Bana aittir, Ben karşılığını vereceğim.” diyor Rab. Ve yine, “Rab, halkını yargılayacak.” demiş Olan’ı tanıyoruz. 31Yaşayan Tanrı’nın ellerine düşmek korkunçtur!

Bu ayetlerden hemen önceki 19-25 ayetlerinde, olumlu, okurları kucaklayan bir şekilde: “Tanrı’ya yaklaşalım, bu umudun ikrarını sıkı tutalım, birbirimizi düşünelim.” sözleriyle bir çağrı bulunuyor. Teşvik dolu olan bu ayetlerden, 26-31 ayetlerinde bulunan bu kitabın belki en sert uyarı sözüne geçmek – hatta “çünkü” bağlacıyla bu uyarıya geçmek – kaçınılmaz bir şekilde dikkatimizi çekiyor. Bu farkın anlamı nedir?

Ayet 5-18’de, İsa Mesih’in sağladığı kurtuluş açıklandı. Bu kurtuluşla ilgili olan çok çarpıcı bir söz, ayet 18’de bulunuyor: “Bunların bağışlanması varsa, bundan böyle günahla ilgili bir sunu yoktur.” Bu söz bir müjde sözüdür. Aynı zamanda bir uyarıdır. İsa Mesih’e iman beyan eden bir kişi, Yasa antlaşmasına dönüp tekrar kurban sunarsa, Yeni Antlaşma’ya aykırı bir eylemde bulunmuş olur. Yani, bu müjde sözünü duymuş olan her insana, ya 19-25 ayetlerinde bulunan olumlu çağrı ya da 26-31 ayetlerinde bulunan sert ikaz uymaktadır.

“Çünkü biz, gerçeğin bilgisine sahip olduktan sonra, rızayla günah işliyorsak, bundan böyle günahlarla ilgili bir kurban kalmaz” sözleri ne demek? İlk olarak, yazarın “biz” demesi, dikkatimizi çekiyor. Bu hitap sözüyle yazar, okurlarını kardeşler olarak kucaklıyor. Ancak, sonraki ayette “biz” çekimi değil, “onlar” çekimini kullanıyor: “karşı duranlar.” Ayet 29’da “o” (“bir kişi”) ve “siz” çekimini kullanıyor. Yani bu ayetler, Müjde’yi benimsemiş olan Yahudilere (“biz”) bir uyarıdır. Yazar, kitabın önceki bölümlerinde gördüğümüz gibi, her okurunun, İsa Mesih’e yönelik gerçek bir imana sahip olduğundan emin değildir.

“Rızayla günah işlemek” ne anlama gelir? Kullanılan Grekçe ortacın şimdiki zaman çekiminde olması (“işlediysek” değil, “işliyorsak”), okurların davranışlarını düzeltmelerine kapıyı açık bırakıyor. Peki yazar, hangi günahtan bahsediyordu? Bu Yahudilerin hangi davranışından dolayı kitabın yazarı onların imanından kuşku duyuyordu? Ciddi bir ihtimaldır ki, bu Yahudiler Yasa’ya bağlı kalarak tapınakta kurbanlar sunmaya devam ediyorlardı. Çünkü kitabın mesajına ve 18. ayetin sözüne göre, bu davranış, İsa Mesih’e yönelik olan imana aykırıdır. Bunu düşünmemiz, ayrıca ayet 29’un sözüne uyar. Tekrar kurban sunan bir kişi, “Tanrı’nın Oğlu’nu ayaklar altında çiğnemiş, aracılığıyla kutsal kılındığı antlaşmanın kanını bayağı saymış ve Lütuf Ruhu’nu hor görmüş” olur. Ayet 15’in dediği gibi, ayet 16-17’nin sözü, Kutsal Ruh’un tanıklığıdır. Mesih’in kurban olma işini hiçe sayarak kurban sunmaya devam eden bir kişinin günahları için bir kurban kalmaz. Bu kişi, tek geçerli kurban olan İsa Mesih’i reddetmiştir. Bu kişi, başından beri gerçek imanlı değildi (bkz. 3:6,14-15; 6:7-8 ayetleriyle ilgili yorumlar).

“Musa’nın Yasası’nı reddetmiş olan bir kişi, iki veya üç tanığın sözü üzere merhamet edilmeksizin ölür.” Bu ayetle ilgili olarak Yasa’nın Tekrarı 17:2-7’ye bakınız. Bahsedilen durumda bir İsrailli puta tapındı. O davranışla Rab’bin antlaşmasını çiğnedi. Aynı şekilde, Mesih’in ölümü ve dirilişinden sonra bir kişi Yasa antlaşmasına bağlı kalarak tapınakta kurban sunmaya devam ederse, Yeni Antlaşma’yı çiğnemiş olur.

29. ayette bulunan “…aracılığıyla kutsal kılındığı antlaşmanın kanı” sözlerini nasıl anlamalıyız? Gerçek imanlı olmayan bir kişi, hangi anlamda Mesih’in kanıyla kutsal kılınmış (Tanrı’ya ayrılmış) olabilir? Bu soru bizi İbraniler yazarının 26. ayette kullandığı “biz” çekimine ve 30. ayette alıntı olarak seçtiği “Rab, halkını yargılayacak” sözlerine götürüyor. Yazarın hitap ettiği insanlar, Yahudilerdir. Yeremya 31:31-34’ten alıntı seçerek yazar, kitabın 8. bölümünde (8:8-12) Yeni Antlaşma’nın bereketlerini açıkladı. Alıntının ilk cümlesi şöyledir: “‘İşte, günler geliyor,’ diyor Rab. ‘İsrail evi ve Yahuda evi ile yeni bir antlaşma akdedeceğim.’” Diğer uluslar, esas Mirasçı olan Mesih’te olmaları aracılığıyla Yeni Antlaşma’nın vadettiği bereketlerine paydaş olabilirler. Ancak Yeni Antlaşma, alıntının dediği gibi, İsrail evi ve Yahuda evi ile yapıldı. Mesih’e iman etmemiş bir Yahudi de, Mesih’in kanının sağladığı Yeni Antlaşma’nın dünyasal alıcısı olan İsrail evine aittir. Dünyasal anlamda, bu kişi de, Rab’bin kutsal kıldığı (Kendisine ayırdığı) halka aittir. Fakat, yazarın aynı anlamı niyet ederken yaptığı yorumuna göre, “‘Rab, halkını yargılayacak.’” (Bu söz, Yasa’nın Tekrarı 32:36’dan bir alıntıdır ve İsrail’le ilgili olarak söylendi.) Sadece Yahudi olmak, yeterli değildir. Mesih’in kanını değersiz sayan bir kişi, Yahudi de olsa, korkunç bir yargıya mahkûm kalacak: “Yaşayan Tanrı’nın ellerine düşmek korkunçtur!”

Bu uyarı, 6:1-9 ayetlerinde bulunan uyarıya benziyor. Her iki uyarıda da yazar, okurlarının sergilemekte oldukları davranışlardan dolayı, kurtuluşlarına dair kuşku ifade ediyor. Her iki bölüm de aynı insanlara hitap ediyor. Buna göre, 6. bölümde söz konusu olan hatalı davranışın, 10. bölümün bu ayetlerinde konuşulan hatalı davranışın aynısı olduğunu düşünmemiz doğru görünüyor.

32İlk günleri anımsayın. O günlerde aydınlandıktan sonra, acılara karşı büyük bir mücadeleye dayandınız. 33Bir yandan hakaretlerle ve sıkıntılarla rezil edildiniz, bir yandan böyle muamele edilenlerle paydaş oldunuz. 34Çünkü hem zincirlerime acıdınız, hem de, göklerde kendinize ait daha iyi ve kalıcı malınız olduğunu bilerek mallarınıza el konulmasını sevinçle kabul ettiniz.

Kitabın okurları, Müjde’yi ilk benimsemelerinden sonra, zorluklar yaşadı ve haksızlıklara uğradılar. Yazarın, okurların çoğunun gerçek imanlı olduklarına inandığını, “kendinize ait daha iyi ve kalıcı malınız olduğunu bilerek” sözlerinden anlıyoruz.

35Bu yüzden güveninizi yitirmeyin; bunun büyük ödülü vardır. 36Yani, dayanıklılığa ihtiyacınız var ki, Tanrı’nın isteğini yapmış olarak vaade kavuşasınız. 37Çünkü artık “Azıcık zamandan sonra, gelecek olan gelecek ve gecikmeyecektir. 38Doğruluk sahibi kişi, iman sayesinde yaşayacaktır. Eğer çekinip uzak durursa, Canım ondan hoşnut olmaz.”

Ayet 36’nın sözü, 3:6 ayetinin sözüyle aynı anlamdadır: “Eğer bu umudun güvenini ve kıvancını sona kadar sıkı tutarsak, bizler O’nun eviyiz.” Bahsedilen dayanıklılığın tersi, 38. ayetin “çekinip uzak durmak” sözlerinde bulunuyor. Gerçek bir imanlı, baskı altında kalsa da, benimsediği Müjde sözünden çekinip kalıcı olarak İsa Mesih’ten uzak durmaz.

Ayet 37-38’in sözleri, Habakkuk 2:3-4’ten bir alıntıdır. Tanrı’nın Habakkuk peygambere söylediği “gelecek olan gelecek” sözleri, Tanrı’nın Habakkuk’a verdiği, yargı ile ilgili bir görümün gerçekleşmesinden bahsediyor.

39Fakat biz, mahva götürecek olan çekinme duruşunda olan insanlar değiliz. İman edip canın kurtuluşuna kavuşanlarız.

Bu ayetin sözü, kitabın okurlarına olduğu kadar, bize de çok önemli bir derstir. İbraniler kitabında yazar, çok kez “biz” çekimini kullandı. Üç kez yazar(lar) anlamında kullandı (5:11; 6:9,11). Çoğu kez, Mesih’e iman beyan etmiş olan bütün Yahudileri kapsayan bir “biz” sözü kitapta bulunuyor (1:2-3; 2:1,3,8,9; 3:6,14,19; 4:1,2,3,11,14,16; 6:1,3,18,19,20; 7:26; 8:1). Bu Yahudilerin bazıları gerçek imanlı olmayabilirdi. Ayrıca, gerçek imanlıların ruhani durumunda bir zayıflama vardı (5:11-14). 10:19-25 ayetleri, kitabın okurlarına bir öğüt sözüdür. Ancak yazar, imanlarıyla ilgili olarak tereddüt hissettiği bazı Yahudi okurlarına, 10:26-31 ayetlerinde uyarıda bulunuyor. 10:39 ayeti, bu noktaya kadar kitapta bulunan ilk “gerçek imanlılar” anlamında kullanılan “biz” sözü olabilir. Gerçek imanlılar olarak “biz, mahva götürecek olan çekinme duruşunda olan insanlar değiliz.” Gerçek imanlılarda, Tanrı’nın sözüne bir bağlılık vardır. Bu bağlılık, gerçek imanlıların Tanrı’dan aldıkları yeni hayatın özüne ait bir bağlılıktır. Tanrı’nın sözü, onların yüreğine yazılıdır. Her gerçek imanlı, iman edip canının kurtuluşuna kavuşur. Bu sözün yanında, 1. Korintliler 11:32, 1. Yuhanna 5:16-17 ve İbraniler 12:5-13 ayetlerinde bulunan disiplinle ilgili olan sözlerini de hatırlamamız lazım. Disiplin yoluyla da Tanrı, gerçek imanlıların “çekinme duruşunda” kalmamalarını sağlıyor.

SONRAKİ BÖLÜM

ÖNCEKİ BÖLÜM

ANASAYFA